-
1 dost olmak
подружи́ть[ся], стать дру́гом -
2 dost olmak
v. make friends with, make friends, fraternize, cotton -
3 dost olmak
благъэ, нэIуасэ, Iахьыл шIын, хъун -
4 dost olmak
to make friends -
5 dost
1.1) другcan dostu — серде́чный друг
kara gün dostu — ве́рный / пре́данный друг; друг в беде́
kırk yıllık dost — ста́рый / да́вний друг
2) покло́нник (кого-чего-л.)çocuk dostu — друг дете́й
kitap dostı — книголю́б
sanat dostu — покло́нник иску́сства
3) разг. любо́вник, любо́вница2.дру́жественный, дру́жеский; дружелю́бныйiki dost devlet — два дру́жественных госуда́рства
••dost ağlatır, düşman güldürür — посл. друг говори́т го́рькую пра́вду, враг льстит
dost başa, düşman ayağa bakar — посл. друг смо́трит в лицо́, враг - на́ ноги
dost kara günde belli olur — посл. друг познаётся в беде́
dost acı söyler — посл. друг говори́т го́рькую пра́вду
- dostlar alışverişte görsün diyedostun attığı taş baş yarmaz — посл. ка́мень, бро́шенный дру́гом, го́лову не проло́мит
- dostlar başından ırak!
- dost edinmek
- dost kazığı
- dost olmak
- dost tutmak -
6 dost
",-tu 1. friend; comrade, confidant, intimate. 2. friendly. 3. lover; mistress. - acı söyler./- sözü acıdır. proverb A friend will tell you about your faults in order to help you. -lar alışverişte görsün (diye) for the sake of appearances, in order to appear busy. -lar başına. colloq. May the same befall all my friends. - başa, düşman ayağa bakar. proverb People who don´t know you judge you by your appearance. -lar başından ırak! colloq. May such a thing never happen to my friends. - düşman everybody. -a düşmana karşı 1. in order to save face. 2. in front of everybody; in the eyes of everybody. - edinmek 1. to make friends. 2. /ı/ to make friends with. 3. to take a lover or a mistress. -/akraba ile ye, iç, alışveriş etme. proverb Don´t mix business with friendship. - kara günde belli olur. proverb When you are in trouble you find out who your friends are. - kazığı colloq. 1. being cheated by a friend. 2. cheating a friend. - olmak to become friends. -lar şehit, biz gazi. colloq. Let them run the risk; we´ll take the credit. - tutmak 1. to make friends. 2. to take a mistress or a lover." -
7 iyi
хоро́ший хорошо́* * *1.1) врз. хоро́шийiyi adam — хоро́ший челове́к
iyi haber — до́брая весть
iyi ilâç — хоро́шее лека́рство
iyi para kazandı — он зарабо́тал прили́чные де́ньги
iyi bir konuşma — хоро́ший разгово́р
iyi yağmur yağdı — прошёл отли́чный дождь
2) здоро́выйiyimisiniz? — вы здоро́вы?
iyiyim — я здоро́в, я чу́вствую себя́ хорошо́
3) доста́точный, удовлетворя́ющий потре́бностям2. врз.süt çocuklar için iyi — молоко́ хорошо́ для дете́й
хорошо́çok iyi — о́чень хорошо́, прекра́сно
iyi konuştu — он хорошо́ говори́л
iyi ki — хорошо́, что...; повезло́, что...
iyi etmek — а) вы́лечить, исцели́ть; б) хорошо́ / пра́вильно поступа́ть; в) арго огра́бить
iyi olmak — а) выздора́вливать, поправля́ться; зажива́ть; б) подходи́ть, соотве́тствовать; в) быть уме́стным, быть к ме́сту
••iyi dost kara günde belli olur — посл. друг познаётся в беде́
iyi iş altı ayda çıkar — посл. для [осуществле́ния] хоро́шего де́ла ну́жно вре́мя
iyi söz baldan tatlıdır — посл. до́брое сло́во сла́ще мёда
- iyisi- senden iyisini bulamaz
- iyisi mi
- iyisi mi vazgeç
- iyiye çekmek
- iyi gelmek
- ilâç iyi geldi
- palto üstünüze iyi geldi
- iyi gitmek
- bu elbise size iyi gidiyor
- iyi gözle bakmamak
- iyi hoş ama...
- iyi iş doğrusu
- iyiye iyi
- kötüye kötü demek
- iyi söylemek -
8 canciğer
1.(тж. canciğer kuzu sarması) закады́чный, задуше́вный, инти́мныйcanciğer dost — закады́чный (задуше́вный) друг
2.задуше́вный (бли́зкий) другcanciğer olmak — быть задуше́вными друзья́ми
biz onunla canciğeriz — нас с ним водо́й не разольёшь
-
9 iyi
"1. good. 2. plentiful, abundant. 3. in good health, well. İ-si.... The best thing is.... -ye çekmek /ı/ 1. to put a good interpretation on. 2. to consider (something) to be a good omen. - dilek good wishes. - dilekte bulunmak /a/ to wish (someone) well. - dost kara günde belli olur. proverb It´s when you´re in trouble that you learn who your real friends are. - etmek 1. /ı/ to cure, heal. 2. to do the right thing; to act wisely. 3. /ı/ slang to rob. 4. /ı/ slang to get even with (someone), give (someone) his comeuppance. - gelmek /a/ 1. to suit, fit. 2. (for a medicine, a treatment) to help, be beneficial, work. 3. to bring good fortune. - gitmek 1. to go well. 2. /a/ to suit. - gözle bakmamak /a/ to have a bad opinion of. - gün good times, prosperity. - gün dostu fair-weather friend. - gün görmüş (someone) who knows what prosperity is, who has enjoyed prosperous times. - hal belgesi/kâğıdı certificate of good conduct. - hoş amma.... That´s all very well but.... - insan sözünün üstüne gelir. proverb A person who appears while he is being talked about is a good person. -siniz inşallah. colloq. I hope you are well. - iş altı ayda çıkar. proverb It takes time to do a job well. - iş belgesi good letter of recommendation (for an employee). - iş doğrusu! colloq. What a queer thing! -den iyiye thoroughly, completely. -ye iyi, kötüye kötü demek to call a spade a spade, speak plainly, be forthright. - kalpli goodhearted, kind. - ki.... It´s good that.../Fortunately,.... - kötü 1. somehow, in some way or other. 2. not bad, fairly good. -si mi.... The best thing to do is.... - olacak hastanın hekim ayağına gelir. proverb If it is fated for things to go well, they will go well. - oldu da.... It´s good that.../Fortunately,.... - olmak 1. to recover. 2. (for something) to go well, suit one´s purpose. 3. to be good, be favorable. - saatte olsunlar the djinns. - söylemek /için/ to praise."
См. также в других словарях:
dost olmak — yakınlık kurmak, ahbap olmak Otelde tanıdıkları içinde en çok sevdiği Edibe Hanım, kendi kendine bulup dost olduğu bir genç hanım. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
dost — is., Far. dūst 1) Sevilen, güvenilen, yakın arkadaş, gönüldaş, iyi görüşülen kimse, düşman karşıtı Dostlar beni hatırlasın. Âşık Veysel 2) Erkek veya kadının evlilik dışı ilişki kurduğu kimse, zamazingo Bir dostu vardı, belalı, çapkın bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük
maksat hasıl olmak — amaca ulaşılmak, amaç gerçekleşmek İmzanın arkasına saklanan adam dost, düşman her kim olursa olsun maksat hasıl olmuştu. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
dostlaşmak — nsz Dost durumuna gelmek, dost olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kenet gibi yapışmak — çok yakın dost olmak, sıkı fıkı olmak Bu mevsimde kızlar ikişer, üçer kişilik gruplara ayrılır ve birbirlerine kenet gibi yapışırlardı. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
bagınmak — barış, musalaha etmek, dost olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yaraş — musalaka, barış, il dost olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yufuşmak — yardımlaşmak, birbiriyle dost olmak, II I, 73bkz: yüfü şmek … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
yüfüfmek — yardımlaşmak; birbiriyle dost olmak III, 73bkz: yufu şmak ok yeleği III, 45, 70. 97, 143bkz: yök, yük, yüñ … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
düşman — is., Far. duşmān 1) Birinin kötülüğünü isteyen, ondan nefret eden, ona zarar vermeye çalışan kimse, yağı, hasım, dost karşıtı Ben ki dans salonlarına, barlara düşman bir adamımdır. S. F. Abasıyanık 2) Birbirleriyle savaşan devletler ve bu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bin — is. 1) Dokuz yüz doksan dokuzdan sonra gelen sayının adı 2) Bu sayıyı gösteren 1000, M rakamlarının adı 3) sf. On kere yüz, dokuz yüz doksan dokuzdan bir artık 4) sf., mec. Pek çok, çok sayıda Taşlar, topraklar kaydırarak bin zorlukla iniyorlardı … Çağatay Osmanlı Sözlük